TBMM Küresel İklim Değişikliği Araştırma Komisyonu toplandı

Dışişleri Bakan Yardımcısı Faruk Kaymakçı: "AB'nin aşı kartı konusunda ortak bir kararı yok. Sadece aşı karnesinin standardını, içinde ne olup olmamasını belirledi. Kullanımını üye ülkelere bıraktı"

09 Haziran 2021 - 20:05
Dışişleri Bakan Yardımcısı Faruk Kaymakçı, "AB'nin aşı kartı konusunda ortak bir kararı yok. Sadece aşı karnesinin standardını, içinde ne olup olmamasını belirledi. Kullanımını üye ülkelere bıraktı." dedi.

TBMM Küresel İklim Değişikliği Araştırma Komisyonu, AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili Veysel Eroğlu başkanlığında toplandı.

Dışişleri Bakan Yardımcısı Faruk Kaymakçı, İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Serengil ve Atatürk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kenan Barik komisyon üyelerine sunum yaptı.

Dışişleri Bakan Yardımcısı Kaymakçı, iklim değişikliği ile mücadelede uluslararası sürece ve yapılan anlaşmalara değindi.

Kaymakçı, iklim değişikliğine ilişkin Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS), Kyoto Protokolü ve Paris İklim Anlaşması'nın bu alanda imzalanan önemli uluslararası anlaşmalar olduğunu anımsattı.

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli raporundaki tespitleri aktaran Kaymakçı, "Rapora göre, iklim değişikliğinin geri döndürülemez etkisini önlemek için küresel ısınma 1,5 derece olmalı. 2030 ile 2052 yılları arasında küresel ısınma 1,5 derece sınırını aşacak. Bu sınırı aşmamak için küresel sera gazı salınımlarının 2030 yılında 2010 yılına kıyasla yüzde 45 azaltılması ve 2050 yılında net sıfır emisyona ulaşması gerekmektedir." diye konuştu.

Kaymakçı, Avrupa Yeşil Mutabakatı'nın Türkiye'yi yakından ilgilendirdiğini, AB'nin bu mutabakat ile sanayi, ticaret, ulaştırma, enerji, tarım ve çevre gibi alanlarda yeni stratejiler belirlediğini, Türkiye'de de bakanlıkların kendilerini ilgilendiren konularda eylem planları hazırladıklarını belirtti.

Paris Anlaşması'na katılım konusuna değinen Kaymakçı, 12 bakanın nisan ayında toplandığını, konunun ele alındığını ancak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının biraz tedirgin davrandığını söyledi. Bakanlığın bu durumunu anlamak gerektiğini vurgulayan Kaymakçı, "Bizim halen çok ciddi kömür kaynaklarımız var. Bunları kullanmalı mıyız? Ne kadarını kullanmalıyız? Elektriğin ne kadarını kömürden, ne kadarını doğal gazdan üretmeliyiz? Bunlar ciddi maliyeti olan konular. Biz bir taahhüt altına girdiğimiz zaman aklımıza ilk gelen emisyon oluyor. Emisyon deyince de ilk akla gelen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı oluyor. Paris Anlaşması ile ilgili Türkiye'nin endişe ettiği konular varsa kendisini sağlama almak istiyorsa belli bir çekince ile bunu yapabilir." ifadelerini kullandı.

Kaymakçı, AB'nin aşı karnesi tutumuna ilişkin bir milletvekilinin sorusunu yanıtlayarak "AB'nin aşı konusunda ortak bir kararı yok. Sadece aşı karnesinin standardını, içinde ne olup olmamasını belirledi. Kullanımını üye ülkelere bıraktı. Yani AB'nin özellikle 27 ülkeye empoze ettiği, 'bundan geri adım atmayın, diğer ülkelere de bu muameleyi yapın' dediği bir durum yok. Dolayısıyla biz de şu anda birçok AB ülkesiyle ve onların da talepleriyle anlaşmalar yapıyoruz. Bulgaristan, Yunanistan, Macaristan ve en son Sırbistan ile yaptık. Bu ülkelerde karşılıklı olarak e-Nabızda kayıtlı bilgimizin İngilizce görüntüsü geçerli olacak. Bu konu, üç veriyle seyahatin önünde bir engel olmayacak. Bunu bütün ülkelere yaymaya çalışıyoruz. Bazı ülkeler tereddütlü yaklaşıyor. Almanya ve Birleşik Krallık ile de çalışmalarımız devam ediyor." şeklinde konuştu.

İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Serengil ise İklim Değişikliği, Su ve Orman Etkileşimi'ne ilişkin bir sunum yaptı.

İklim değişikliğinin ormancılık sektörü açısından yeni riskler ve fırsatlar getirdiğine dikkati çeken Serengil, gelişmekte olan ülkelerde bu yöndeki projeleri desteklemek üzere oluşturulan fonların toplamının 2017 yılında 71,2 milyar dolara ulaştığını kaydetti.

Serengil, Dünya Bankası verilerine göre küresel ölçekte iklim değişikliğinin negatif etkilerine karşı dayanıklı altyapı yatırımlarının getirisinin 1'e 4 civarında olduğunu, bunun da yeni iş imkanları ve yatırımlar anlamına geldiğini söyledi.

Atatürk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kenan Barik de Türkiye'de işlenen tarım arazilerinin yüzde 59'unda, mera arazilerinin ise yüzde 64'ünde erozyon olduğunu dile getirdi.

İklim değişikliğine uyum faaliyetlerinde AR-GE faaliyetlerinin göz ardı edilemeyeceğinin altını çizen Barik, "Suyun yönetiminin tek bir elden yapılması ancak tarımsal sulamanın kesinlikle ayrı değerlendirilmesi gerekir. Bu konuda bir kanun düzenlemesi veya genel müdürlük düzeyinde, planlamada yetkiler çakışmayacak şekilde düzenlenmeli ve tarımsal sulama uzman mühendislerce planlanmalıdır. Tarım sektöründe sulama bitki desenini temel alan yaklaşımından çıkıp toprak yapısını esas alan bir yaklaşımla organize olmalıdır." diye konuştu.