Şentop, II. Uluslararası Geçmişten Günümüze Tekirdağ'da Dini ve Kültürel Hayat Sempozyumu'nda konuştu:

"Ekmeğini yiyip suyunu içtiğimiz Tekirdağ'ımızın sahip olduğu dini, kültürel ve tarihi değerlerini ortaya çıkarmayı, korumayı ve gelecek kuşaklara aktarmayı görev addediyoruz" "Manevi kimliğini bulan, oluşturan, zenginleştiren, zevk ve estetik algısını geliştiren, ruhla bedeni buluşturan mamur şehirler, esenlik ve huzur kaynağıdır. Tekirdağ da bu iklimi ve manevi kimliği inşa ve imar çalışmalarında önemli merhaleler katetmiş bir şehrimizdir"

19 Haziran 2021 - 11:55
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, "Ekmeğini yiyip suyunu içtiğimiz Tekirdağ'ımızın sahip olduğu dini, kültürel ve tarihi değerlerini ortaya çıkarmayı, korumayı ve gelecek kuşaklara aktarmayı görev addediyoruz." dedi.

Şentop, himayesinde Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi İlahiyat Fakültesinin düzenlediği, II. Uluslararası Geçmişten Günümüze Tekirdağ'da Dini ve Kültürel Hayat Sempozyumu'na çevirim içi bağlanarak konuşma yaptı.

Rumeli fütuhatının başlangıç noktası, Osmanlı başkentlerinin mücavir alanı, Türkiye'nin Avrupa'ya açılan kapısı olan Tekirdağ'ın, kadim tarihi, zengin kültürü, stratejik konumu, yüzlerce kültür varlığının günümüze yansıyan izi ve dost canlısı insanlarıyla bir cazibe merkezi olmayı sürdürdüğünü söyleyen Şentop, katılımcıları selamladı.

İslam inancı gereği eşrefi mahlukat olarak yaratılan insanın mesuliyetinin yalnızca şahsıyla sınırlı olmadığını dile getiren Şentop, "Bizim medeniyet anlayışımızda kendimizi kurtarmamız, ebedi kurtuluşa ermemiz için yeterli bir gerekçe değil. Bizim, ailemizden başlayarak hanemizi, mahallemizi, şehrimizi, ülkemizi ve bütün dünyayı kuşatacak nitelikte iyilik ve güzellikle buluşturma mesuliyetimiz var. Bu ulvi mesuliyetin bir tezahürü olarak Tekirdağ'ımızdaki dini ve kültürel hayatı konu edinecek bu sempozyumu çok değerli buluyorum." diye konuştu.​​​​​​​

İnsanların, inandıkları gibi bir ömür sürdüğünü, gelecek nesilleri bu inanç ve gelenekler üzere yetiştirdiğini dile getiren Şentop, "Din, bir hayat tarzı olarak hayatımızın her alanında ve her anında önemli bir etkiye sahiptir. Selam verişimizden oturmamıza, düğünlerimizden cenazelerimize kadar en belirleyici unsurdur." dedi.

İnsanların olduğu gibi şehirlerin de manevi kimliği ve ruhu olduğunu anlatan Şentop, şöyle konuştu:

"Mekanlar da nefes alıp verir; ezelden ebede, tarih boyunca taşıdığı bütün birikimiyle hayat bulur. İlham kaynağımız olur. Geleceğe ve gelecek nesillere de ışık tutar. Şehrimizin kapısından girenler kültür ve medeniyetimizin engin güzelliklerine göre ağırlanır, uğurlanır, soluklanır. Şehrin birikimi insanın, insanlığın birikimidir. Manevi kimliğini bulan, oluşturan, zenginleştiren, zevk ve estetik algısını geliştiren, ruhla bedeni buluşturan mamur şehirler, esenlik ve huzur kaynağıdır. Merhametin ve rahmetin kaleleri bu şehirlerde vücut bulur, yükselir. İnsanlık onuru böyle şehirlerde korunur, yaşatılır ve yüceltilir. İşte Tekirdağ da bu iklimi ve manevi kimliği inşa ve imar çalışmalarında önemli merhaleler katetmiş bir şehrimizdir."

- Tekirdağ'ın tarihi

Şentop, eski adıyla Rodosçuk ya da Tekfurdağı olan Tekirdağ'ın, milattan önce 4 binli yıllara, Traklara kadar uzanan liman kenti olarak kadim bir tarihe sahip olduğunu hatırlattı.

Orhan Gazi'nin büyük oğlu Gazi Süleyman Paşa, Rumeli'ye 1354'de Gelibolu üzerinden geçerek Tekirdağ'ın bugünkü ilçelerini Osmanlı sınırlarına kattığını ve Rumeli Fatihi" unvanını aldığını anımsatan Şentop, Tekirdağ'ın Gazi Süleyman Paşa'nın kardeşi Murat Bey'in saltanatı sırasında da 7 Aralık 1357'de Osmanlı'ya katıldığını söyledi.

Şentop, "Osmanlı şairlerinin hayatlarının ele alındığı Şuara Tezkereleri'ne giren, Tekirdağ ve çevre ilçelerinden 73 divan şairine sahip bir beldenin torunlarıyız." dedi.

Tekirdağlı din alimlerinin fıkıh ve hadis kitaplarının hatta maşeri vicdanın gönlünde taht kuran velilerin türbelerinin, bugün de şehir halkının teveccühüne mazhar olarak birleştirici ortak değer olmaya canlı şekilde devam ettiğine işaret eden Şentop, "Asrı Saadet olarak bilinen kutlu çağın ismi olan Medine yani şehir manasından neşet eden şehir kültürünü ve medeni olma halini temsil eden dört başı mamur şehir aşkıyla vücut bulmuş beldelerimizden yalnızca biridir Tekirdağ'ımız. Diğer bütün şehirlerimiz de bu medeni olma aşkından doğmuştur. Bu sevdayla yükselmiş ve yücelmiştir." ifadelerini kullandı.

- "Ekmeğini yiyip suyunu içtiğimiz şehir"

Osmanlı Şer'iyye Sicilleri'nde şehirlerin kaydı yapılan zaman dilimlerinde, toplumunun hukuki hayatıyla beraber sosyal ve iktisadi hayatının öğrenildiğini hatırlatan Şentop, Tekirdağ'ı anlatan Şer'iyye Sicili bölümünde, Osmanlı döneminde ticaretin canlı oluğunu hatta Rodosçuk limanının önemi ve İstanbul'un iaşe aktarma merkezi görevi gördüğünün anlatıldığını aktardı.

Tekirdağ'ın, birçok medeniyetin kaynağı, yüzlerce kültür varlığının yer aldığı bu coğrafyanın eşsiz bir şehri olduğunu ifade eden Şentop, şunları kaydetti:

"Liman şehirleri daima savaşlara ve göçlere uğrar. Tekirdağ da coğrafi özellikleri dolayısıyla daima böyle bir şehir olmuş ve olmaya da devam edecektir. Balkan göçlerinde benim de ailemin içinde bulunduğu yüzlerce muhacire vatan olan, Alevilerle Sünnilerin ve Romanların huzur içinde yaşadığı bu renkli şehir, bir kültür mozaiği olarak hepimizi bağrına basmıştır. Biz de bu bilinçle hareket ederek ekmeğini yiyip suyunu içtiğimiz şehrimizin sahip olduğu dini, kültürel ve tarihi değerlerini ortaya çıkarmayı, korumayı ve gelecek kuşaklara aktarmayı görev addediyoruz. Bu vesileyle gözümüzün bebeği Tekirdağ'ımızda, ilim erbabıyla bizleri buluşturan Namık Kemal Üniversitesi Sayın Rektörü Prof. Dr. Mümin Şahin'e ve İlahiyat Fakültemizin Sayın Dekanı Prof. Dr. Hasan Keskin'e, sempozyuma katkı sunacak bütün bilim insanlarımıza ve bütün emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Bugün ikincisini yaptığımız bu sempozyumun gelenekselleşip devam etmesini ve hem şehrimize hem de memleketimize yeni ufuklar açarak hayırlara vesile olmasını Cenabıhak'tan niyaz ediyorum."