İKV Başkanı Zeytinoğlu: "Kıbrıs'ta çözüm, egemen eşitliğe dayalı yeni bir vizyonla mümkün"

"Cenevre’deki toplantı bir müzakere turu değil, yeni bir sürece girilip girilemeyeceğine yönelik zemin yoklaması niteliği taşıyor"

27 Nisan 2021 - 13:05
İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) Başkanı Ayhan 27-29 Nisan'da, Kıbrıslı Türk ve Rum liderler ile üç garantör ülke temsilcilerinin Cenevre’de gerçekleştireceği toplantıda tarafların adanın geleceğine ve Kıbrıs meselesinin çözümüne yönelik düşüncelerini açıkça ortaya koymaları beklendiğini kaydetti

Zeytinoğlu, Kıbrıs meselesinin çözümüne ilişkin ortak bir zemin olup olmadığının belirlenmesi amacıyla 27-29 Nisan'da 5 artı Birleşmiş Milletler (BM) formatında Cenevre’de düzenlenen gayriresmi toplantı ile ilgili basın duyurusu yayımladı.

Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) Cenevre’ye yeni bir vizyonla gitmeye hazırlandığını belirten Zeytinoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Kıbrıslı Türk ve Rum liderler ile üç garantör ülke olan Türkiye, Yunanistan ve Birleşik Krallık’ın temsilcileri, 27-29 Nisan tarihlerinde BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in himayesinde Cenevre’de gerçekleşecek toplantıda bir araya gelecek. Tarafların, gayriresmi formatta gerçekleşecek bu toplantıda, adanın geleceğine ve Kıbrıs meselesinin çözümüne yönelik düşüncelerini açıkça ortaya koymaları bekleniyor. BM Genel Sekreteri Guterres, üç gün sürecek görüşmelerde, tarafların Kıbrıs meselesinin çözümüne yönelik ortak bir vizyonda buluşup buluşamayacaklarını tespit etmeye çalışacak.

Bu itibarla, Cenevre’deki toplantı bir müzakere turu değil, yeni bir sürece girilip girilemeyeceğine yönelik zemin yoklaması niteliği taşıyor. KKTC, Türkiye’nin de tam desteğiyle Cenevre’deki toplantıda, egemen eşitliğe dayalı iki devletli çözüm vizyonunu dile getirecek. Bilindiği üzere, şimdiye kadar müzakerelere yön veren iki kesimli, iki toplumlu federal çözüm arayışı, Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafının yapıcı tutumuna ve iyi niyetine rağmen Rum tarafının uzlaşmaz tavrı nedeniyle defalarca başarısızlığa uğradı."

Federal çözümü öngören Annan Planı’nın 17 yıl önce yüzde 76’ya varan bir çoğunlukla Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nce (GKRY) reddedildiğini hatırlatan Zeytinoğlu, "1 Mayıs 2004 tarihinde uluslararası hukuka ve AB değerlerine aykırı şekilde, adanın tamamını temsil ettiği iddiasıyla AB üyeliğine kabul edildi. Plana yüzde 65 ile ‘evet’ diyen Kıbrıs Türk tarafı ise diğer tarafın tutumu nedeniyle AB üyeliğinin getirilerinden mahrum bırakıldı ve ambargolara maruz kalmaya devam ediyor. Türk tarafının izolasyonunu sonlandırmaya yönelik Doğrudan Ticaret Tüzüğü gibi girişimler ise Rum tarafının engellemeleri nedeniyle hayata geçirilemedi." ifadelerini kullandı.


- "Rum tarafı meseleyi zora soktu"


Zeytinoğlu, Rum tarafının tek yanlı AB üyeliğinin, Kıbrıs meselesinin çözüme kavuşturulmasını daha da zora soktuğunu belirterek, "AB içerisindeki konumunu Türkiye’ye ve Kıbrıs Türk halkına karşı kullanmaktan ve bu doğrultuda AB karar alma süreçlerini suiistimal etmekten çekinmeyen Rum tarafı, bundan sonra da müzakere masasını deviren taraf olmaya devam etti. Kıbrıs’ta çözümün Temmuz 2017’de Rum tarafının maksimalist talepleri ve uzlaşmaz tutumu nedeniyle bir kez daha çıkmaza girdiği Crans Montana görüşmelerinde de net şekilde görüldüğü gibi, Rum tarafı, Kıbrıs Türk halkıyla siyasi güç ve refah paylaşmak niyetinde değil." değerlendirmesinde bulundu.

Rum tarafında, Türkleri eşit bir ortak yerine azınlık olarak gören zihniyet devam ettiği sürece, federasyon temelinde bir ortaklığa varılması mümkün görünmediğini aktaran Zeytinoğlu, 53 yıldır süregelen çözüm çabalarının sonuç üretmediği mevcut durumun, Kıbrıs meselesine ilişkin yeni fikirleri ve adadaki mevcut gerçekliklere dayalı yeni bir vizyonu zorunlu kıldığını bildirdi.


- "AB’yi, Kıbrıs Türk halkına verdiği sözleri yerine getirmeye çağırıyoruz"


Türkiye ve KKTC’nin savunduğu, egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü temelinde yan yana yaşayan iki devlet arasında iş birliğinin adadaki gerçekliklere uygun ve sürdürülebilir çözüm olduğuna değinen Zeytinoğlu, "Gelinen noktada, Kıbrıs’ta yeni bir sürece girilmesinin KKTC’nin egemen eşitliğinin kabulüne bağlı olacağı görülüyor. Kıbrıs Türk tarafı, Cenevre’de sürecin diğer muhataplarına egemen eşitliğe dayalı iki devletli çözüm modelinin neden en gerçekçi, sürdürebilir ve doğru çözüm olduğunu anlatacak. Sürecin diğer muhataplarının da Cenevre’deki toplantıda, defalarca denenen ve Rum tarafınca statükoyu sürdürmek için araçsallaştırılan federal çözümde ısrar etmek yerine, yeni fikirlere açık olmalarını diliyoruz." açıklamasını yaptı.

İKV Başkanı Zeytinoğlu, AB’nin konumunu da şu şekilde değerlendirdi:

"AB de Cenevre’deki görüşmelere gözlemci statüsünde katılma talebinde bulunmuştu. Ancak KKTC’nin, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin üyeliği nedeniyle AB’nin tarafsızlığına ilişkin haklı endişelerini dile getirmesi üzerine AB temsilcilerinin Cenevre’deki görüşmelere katılmayacağı ifade edildi. 2004’te kendi değerleri pahasına, Rum tarafını Kıbrıs meselesi çözüme kavuşturulmadan üyeliğe kabul ederek büyük bir stratejik hataya imza atan AB, Kıbrıs meselesi bağlamındaki objektifliğini de kaybetmiş oldu. Bilindiği gibi, AB’nin bu stratejik hatası nedeniyle Türkiye’nin katılım müzakereleri sürecinde toplamda 14 faslın müzakereye açılması ve tüm fasılların geçici dahi olsa kapatılması, AB Konseyi ve GKRY tarafından engellenmiş durumda.

AB’nin, Doğu Akdeniz’deki doğal kaynakların paylaşımı ve deniz yetki alanları üzerindeki anlaşmazlıklarda da Türkiye’nin ve Kıbrıs Türk halkının meşru haklarını görmezden gelerek, ‘üye ülke dayanışması’ adı altında GKRY’nin ve doğal ortağı Yunanistan’ın tezlerine koşulsuz destek vermesi, Türkiye-AB ilişkilerinde gerginliğe neden oluyor. AB’yi Kıbrıs meselesi bağlamında dengeli bir pozisyon izlemeye davet ediyoruz. AB’nin, GKRY’nin tek yanlı üyeliğinin yol açtığı haksızlığı pekiştirecek adımlar atmak yerine Rum tarafını yapıcı hareket etmeye teşvik edecek araçlar geliştirmesi, hem Türkiye-AB ilişkilerinin gelişmesine hem de Doğu Akdeniz’in bir barış ve istikrar havzası haline gelmesine katkıda bulunabilir. AB’yi, Kıbrıs Türk halkına verdiği sözleri yerine getirmeye çağırıyoruz."